Sosyal medyanın toplumsal, siyasi ve ekonomik hayata etkilerinin kapsamlı bir şekilde değerlendirildiği kitabın editörü Prof.Dr. Edibe Sözen. Kitap, 12 başlık altında toplanan 15 makaleden oluşuyor. Sosyal medya, siyaset, eğitim ve hukuk alanlarında iştigal edenlerin ilgiyle okuyabileceği kitap ağırlıklı olarak akademik bir dil ile yazılmış.
Öne sürülen fikirler belirli bir mantık çerçevesinde temellendirilmiş ve okuyucuya fikirlere yönelik değerlendirmelerde bulunabilmesi için referans noktaları da işaret edilmiş. Oldukça maharetli bir kalemin isim babalığını yaptığı belli olan kitabın alt başlığı da kitabın içeriğine dair önemli izler taşıyor: Gutenberg Galasi’den Zuckerberg Galaksi’ye
İletişim kuramcısı Marshall McLuhan’ın, Gutenberg Galaksi’sinde doğan tipografik insan şimdi ise Zuckerberg’in Facebook Galaksi’nde yaşam döngüsünü sürdürüyor. Dijitalleşen ve hayatı daha önce yaşamış hiç bir insan neslinin görmediği kadar karmaşıklaşan günümüz insanı bilgiye yürürken, anlamın çok gerisinde kaldı. Önemli ölçüde sosyal medyanın anlamını tefsir eden kitap okuyan herkese yeni bir perspektif katacak kadar zengin bir içeriğe sahip.
Kitaptan dikkat çeken pasajları da aşağıda bulabilirsiniz.
Sosyal Medyanın Arkeolojisi – Edibe Sözen
– Türlü hakların tanınması mücadelesinin, insanların yaşamalarını gönüllü olarak soyut bir amaç uğruna tehlikeye atma istediklerinin; cesaretin, atılganlığın, hayal dünyasının harekete geçirilmesinin ve idealizmin ortaya çıkmasına neden olan dünya çapındaki ideolojik mücadelenin yerini, ekonomik hesaplar, sürekli olarak bir yenisinin baş gösterdiği teknik sorunların bitmeyen çözümleri, çevre sorunlarına gösterilen ilgiler ve daha çok tüketme arzusunun tatmin edilmesi gibi olaylar ve gelişmeler olacaktır. (Fukuyama)
– Üçüncü Yol’un değerleri eşitlik, ihtiyaç sahiplerinin korunması, özerklik bağlamında özgürlük, ‘’sorumluluk yoksa hak da yok’’ ile ‘’demokrasi yoksa otorite de yok’’ ilkeleri, kozmopolit çoğulculuk ve felsefi muhafazakârlıktı.
Ulus devletler, mega şirketlerin basit bir güvenlik şirketi haline geldi. Dünyanın yeni aktörlerinin doğrudan yönetmeye ihtiyacı yoktur. Ulusal hükümetler, onlar adına işleri yoluna koyma görevini üstlendi (Bauman)
– Modern dünyanın en acımasız yönlerinden biri şüphesiz kaybedilmiş cemaatler ya da cemaat yokluğudur; mahremiyetin giderek kamusal hale geldiği, kamusalın ufalandığı, zamanın ayartıldığı, her şeyin evlerden takibinin mümkün olduğu bir dünyada sosyal medyalar, yerel ve global enformasyon iktidarlarına karşı insanın kendini gösterebilme alanlarıdır.
Yeni medya- Kamuoyu-Demokrasi – Orhan Gökçe
– Görüşlerin kişisel olmaktan çıkıp genele dönüşebilmesi için, her şeyden önce, kişilerin içinde bulundukları grup/lar/ca ve kendini çevreleyenlerce algılanması ve kabullenilmesi gerekir. Bir başka deyişle, kişilerin ‘’kamuoyu’’na ihtiyaçları vardır. Kamuoyunda algılanmak ise her şeyden önce, örgütlenebilmekle ilişkilidir. Bu bağlamda, her türlü sosyal hareket, protesto vb. örgütleşebildiği ölçüde kamuoyunda algılanma ve kısmi kamuoyu olarak kabul edilme şansına sahip olur.
– Protestoların ya da farklı eylemlerin başarı şansı ise halk tarafından benimsenip desteklenmesine bağlıdır. Toplumun onaylamadığı hiçbir hareketin başarı şansı yoktur.
– Çünkü protesto eylemi, taraftar ve destek bulmadığı zaman dağılma riskiyle de karşı karşıyadır.
– İşte tam bu noktada şu soru ortaya çıkmaktadır: Arap Baharı nitelemesiyle 2009’da İran’da başlayıp Ortadoğu’ya yayılan ve birçok diktatörün sonunu getiren sosyal hareketler tek başına yeni medyanın bir eseri midir?
– Çünkü hiçbir devrim, iletişim olmadan, protestoya teşvik olmadan, ‘otoriteyi’ temsil edenlerle çatışma görüntüleri olmadan gerçekleşemez.
– İhtiyaç duyulan uluslararası desteği sağlamada, yeni medya çok önemli ve hayati bir rol oynamıştır/oynamaktadır.
– Uluslararası destekle, tekrar ülke içi muhalefet canlı tutularak, rejim karşıtları ve dışlanmışlar harekete geçirilerek eylemlere ‘canlılık’, ‘kolektiflik’ ve ‘süreklilik’ kazandırılmıştır.
– Bireysel davranışlar genelde arkadaşlar, akrabalar ve tanıdıkların ne yaptıklarıyla da çok yakından ilişkilidir.
İnternet Nesli: Sosyal Ağlar Yükseliyor, Eleştirel Düşünce Düşüyor – Heloise Ruskin
– Aydınlar sınıfı giderek daha akıllı olabilir, çünkü daha geniş bir kaliteli düşünce zincirine kolayca ulaşabilmekteler; fakat dünyanın geri kalanı da daha aptallaşabilir, çünkü onlarda saçmalıklara kolayca ulaşabilmektedir. (Shank)
2003’te Nielsen, web sayfası yapanlara, metinlerini düşük okuma seviyesinde yapmalarını tavsiye etmişti. Çünkü diksiyon ve sentaks (sözdizimi), ortaokul kapasitesinin üzerine çıkarsa, siteler otomatik olarak ziyaretçileri dışlayacaktı. (Bauerlein)
– Bir genç çok uzun için süre internet dışında olmayı istemez. O, hep online’dır, ama dünya olayları hakkında bilgi edinmek için değil, arkadaşlarının hayatları ile ilgili bilgileri takip etmek ve devam eden hayatla ilgili hiçbir şeyi kaçırmadığından emin olmak için.
– Kullanıcılar, literatürde ‘safsata’ olarak adlandırılabilen iletişimden gayet memnun bir şekilde kendilerini kaybediyorlar. Çünkü her şeyin üzerinde sosyal bir bağlantı istiyorlar. Amaç gerçekleri aramaksa, sohbet grupları onları bulmanın yeri değildir. Fakat tepki göstermek veya kendi içinizi dökmek istiyorsanız sosyal ağlar bunlar için ideal yerlerdir.
– ‘’Web, unutkanlık teknolojisidir.’’ Unutkanlığa maruz kalan süreç şöyle işler: ‘’Hatırlamamızı ve unutmamızı belirleyen şey, hafızayı sağlamlaştırmanın anahtarı olan ‘dikkat’tir. Çok kereler tekrar ettiğim gibi, dikkatsizlik iletişim ağını bozar. Ne zaman internete girsek, aldığımız birbiriyle yarışan mesajların akışı sadece ‘çalışma hafızamıza’ aşırı yükleme yapmaz; aynı zamanda herhangi bir şeye dikkatimizi yoğunlaştırmada harekete geçen ön loblarımızı çok daha zor durumda bırakır. Ayrıca biz web’i kullandıkça beynimizi, bilgiyi daha çabuk ve etkili, fakat dikkatsiz bir şekilde işleyerek, dikkat dağınıklığı için eğitmiş oluruz… Beyinlerimiz unutmada ustalaşıyor, hatırlamada ise beceriksizleşiyor’’(Carr)
Keşke olsalar, fakat öyle değil. Bağlanan ve ‘’çoklu görev’’ yapan 21. Yüzyılın ergenleri, insan zekası, global düşünme veya internet vatandaşlığında ‘’netizen’’-ship ileriye doğru büyük bir sıçrama yapmazlar. Şüphesiz genç kullanıcılar binlerce yeni şey öğrendiler. Onlar güncelleme yapıyorlar ve indiriyorlar, geziniyorlar ve sohbet ediyorlar, postalıyorlar ve dizayn ediyorlar, fakat kompleks bir metni analiz etmeyi, gerçekleri kafalarında depolamayı, bir dış politika kararını anlamayı, tarihten ders almayı veya doğru bir şekilde heceleme yapmayı öğrenmediler. (Bauerlein)/ Susan Maushart’ın uyarısı şöyle: ‘’ Bildiğimiz okur-yazarlık tarihe karışıyor. Dikkat süreleri anoreksiktir. Narsisizm yükseliyor, bilgi düşüyor. Kültür kabalaşıyor ve işte bizim bilişsel durumumuz budur’’(Maushart)
– 2010 yılı Mayıs ayında Hampton Üniversite’nde Başkan Obama’nın mezuniyet törenindeki sözlerine tüm Amerika ve dünya vatandaşları önem vermelidir: …’’ her türlü içerik ile bombardımana uğradığımız ve her türlü tartışmanın ortaya çıktığı bir 7/24 medya çevresindeki bir çağa geliyoruz. Bunların bazıları da doğruluk ölçüsü bakımdan dereceye bile girmez. iPodlarla, iPadlerle, Xboxlarla ve oyun istasyonlarıyla enformasyon bir gelişim aracı, ‘’eşit haklar verme’’ araçlarından ziyade bir dikkat dağıtma aracı, bir yanıltma aracı, bir eğlence şekli oluyor. Bu yüzden bunun hepsi sadece sizin üzerinizde bir baskı aracı olmuyor, aynı zamanda ülkemiz ve demokrasimiz üzerinde de yeni baskılar kuruyor’’ (David Ulin)
Eğitimde Bir Yeni Yöntem Alanı: Sosyal Medya – Aşkın Asan
– Öğrenciler anlamlı bilgiyi toplumsal ve kültürel çevreleriyle etkileşimleri sırasında yapılandırırlar.
– Avusturyalı düşünür ve toplum eleştirmeni Ivan Illich’e (1971) göre, okullar sadece kendi müfredatına göre ders ve konu işledikleri için belli bir düşünceye ve belli bir tarza göre insan yetiştirmektedir ve insanları oldukları gibi değil, kurumların görmek istedikleri gibi eğitmektedirler.
– Eğitim kurumları, kişilerin ‘kendi’leri (self) olmalarını engellemektedir.
Sosyal Medyada ‘’Arap Baharı’’ – Nur Özkan Erbay
– Zira, internet öncesi dönemde de toplumların devrimleri gerçekleştirebildiğinden yola çıkarak, ’’Arap Baharı’’ sürecinin salt sosyal medyanın varlığı ve etkisiyle izah edilmesi de ikna edici değildir. (Gladwell)
– Mısır’daki Google’ın üst düzey yöntecilerinden Wael Ghonim’in Facebook’ta kurduğu ve 25 Ocak 2011’de Tahrir Meydanı’nda protestoyu ilan eden sayfanın destekleyicilerinin sayısı kısa sürede 400 bine ulaştı.
– Bugün İslam kültürü küreselleşmeye karşı üç önemli noktada muhalefette bulunmakta, bu da Amerika’yı tedirgin etmektedir. Muhalefetin ilki epistemolojik, ikincisi hayat tarzı, üçüncüsü uluslararası hukukla alakalıdır. İslam epistemolojik düzeyde yaptığı itirazla, modern/postmodernizmin ‘’yorumladığı’’ dünyayı başından itibaren ‘’dekonstrüksiyon’’a uğratmaktadır. İkinci olarak İslam, küresel kültürün önerdiği ve yaygınlaştırdığı hayat tarzına karşı, ilkeleri belirsizlik içermeyen kendine ait bir ‘’hayat tarzı’’yla itiraz etmektedir. İslam üçüncü olarak ise, küreselliğin kendi ilkelerine göre yeniden düzenlemeye çalıştığı ‘’global hukuk’’a karşı, ‘’milletlerarası’’ bir hukuk önermektedir. (Arslan)
– Sosyal ağlar insanların diktatörlüğe karşı iradelerini güçlendirmekte araç haline gelebilmektedir, ama aynı zamanda saldırıların belirsizleşmesine de olanak sağlamaktadır; enformasyonu her yere yayabilmekte, sıradan suçlulara yeni bir alan ve yeni bir kaçış yolu sunabilmekte ve hükümetlerin sivil kisve altında operasyon yürütmelerine izin verebilmektedir. (Franke)
– Kampanya gerçeği iki yıl sonra ortaya çıkmıştır. Neyyire bir masaldır. Hükümetle 10 milyon dolarlık bir sözleşme imzalayan, Amerika’nın büyük halkla ilişkiler şirketlerinden Hill&Knowlton’ın Kongre komisyonunda ifade vermesi için hazırladığı Neyyire, Kuveyt’in ABD Büyükelçisinin kızından başkası değildir. MacArthur bunu gözler önüne serdiğinde ise savaş çoktan kazanılıp bitmiştir. (Knightley)
Adalet İçin Madeni Para – Aryati Devi Havin
Batılılar, bilimsel devrimle beraber öngörülebilir ve tahmin edilebilir, dolayısıyla kolay manipüle edilebilir, kontrol edilebilir deterministik bir evren tasavvuruna sahip oldular. Buna yönelik olarak ekonomilerini, siyasetlerini, kültürlerini inşa ettiler. Oysa ki günümüzde artık insanlar arası iletişimin ve etkileşimin internet vb. gibi etkenlerin artışıyla herhangi bir öngörüden bahsedemiyoruz. Bu yeni çağın adı, aynı sebeplerin aynı sonuçlar vermediği, dolayısıyla sebeplerden yola çıkarak sonuçların kesinlik içinde belirlenemediği ‘türbülans çağı’dır’’ ( Greenspan)
Yarım Bilgilenen Dünya ve Üçüncü Globalleşme – Akif Emirhan Akyel
Ünlü yönetmen Andrei Tarkovsky’in 1979 yapımı Rus filmi Stalker’da (iz sürücü) geçen ‘’Bir ağaç büyürken hassas ve esnektir, ama kuruduğunda ve sertleştiğinde ölür. Sertlik ve güç, Ölümün refakatçisidir’’ ifadesi geleneksel medyanın, sosyal medya karşısında aldığı hali özetler gibidir.
Hepimiz Globaliz Hepimiz Yereliz
Yayınevi : Alfa Basım Yayım Dağıtım
Editör : Prof.Dr. Edibe Sözen