X

    Categories: Sinema

Ben Kingsley’den İbn Sina Olursa

Tarihi filmlere olan takıntım kolay kolay kurtulabileceğim bir alışkanlık değil. Eğer izlediğim tarihi bir film değil ise benim için “film izlemek” eylemi tamamlanmış olmuyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde yine tableti açıp yatağıma uzandığımda aklımda aynı soru vardı: izlenecek tarihi bir film bulabilecek miyim? Buldum: Hekim (The Physician)

Tarih temalı olması bir artıyken bir de İbn Sina‘yı konu aldığını gördüğümde yattığım yatakta 3 tur döndüğümü hayal meyal hatırlıyorum. Ama içimdeki şeytanım da aynı anda uyandı; İbn Sina’yı biz niye çekmedik? Kendi tarihlerini Holywood’da tüketen ABD’li ağabeylerimiz şimdi de Şark’ın tarihine el atmış gibi görünüyor, olsun, hakkı verildiği sürece varsın olsun.

Kadro tatmin edici; Olivier Martinez, Ben Kingsley, Stellan Skarsgård (Vikings’teki Floki‘nin amcaoğlu galiba) ve eşsiz güzelliğiyle Emma Rigby.

Biraz gizem ve biraz da aşk ile bezenip güzel bir hikayeye dönüştürülen filmin merkezinde İbn Sina bulunuyor. Gerçek hayattaki hikayesine mümkün mertebe sadık kalan yapımcılar 3 dinin bir arada yaşadığı Şah’ın dönemini kutsamaları gayet naif bir şekilde beyaz perdeye aktarılmış.

Rob’un (İbn Sina’ya öğrenci olmak için yanıp tutuşan kardeşimiz) annesini bir hastalık nedeniyle kaybetmesiyle başlayan insanları iyileştirme aşkı, birinci senseyi Barber ile daha gelişti, İbn Sina ile zirveye ulaştı. Filme göre boynuz kulağı da geçti. Batı’nın insan iyileştirmeyi ve ilacı büyücülük olarak adlandırdığı, hekimleri yaktığı bir dönemde, Doğu’da İbn Sina, katarakt ameliyatını Musevi tıbbiye öğrencilerine öğretmekle iştigal ediyordu.

Film ekseninde bugünden geçmişe baktığımızda; ilme sarılan topluluklar coğrafyanın zorluklarına mahkum olmaksızın medeni bir hayat yaşarken, ilimden uzaklaşan topluluklar ise medeniyetten uzak, insanlığın “id” seviyesinde yaşamaya mahkum oluyorlar.

Tarihe biraz olsun meraklı iseniz kesinlikle arşivinizde bulunması gereken bir film diyebilirim, tavsiyedir.

 

mridvan:
Related Post