Teknoloji dünyasının rehber kurumlarından biri olan Gartner‘ın 2018 ve sonraki dönemler için sektöre dair hazırladığı tahmin raporu yayınlandı. Teknolojiye ilgi duyan herkes gibi ben de rapora göz atmak üzere açtım fakat göz atarak bırakamayacağım bir tahminle karşılaştım. Dijital çağın vebası olarak adlandırmaya başladığım yalan haber Gartner’ın radarına da takılmıştı.
Rapordaki bu veri beynimdeki insana dair onlarca olumsuz sıfat arasında yeni örüntüler kurulmasına ve insanın zeki bir varlık olduğuna dair olan inancımı sorgulamama neden oldu. Primatlar ve hatta en ilkel (biyolojik karmaşıklık anlamında ilkel, aksi halde her canlı eşsiz ve hayranlık uyandıracak kadar ahenkli) tek hücreli canlılar, bakteriler bile açıkça kendi zararlarına olan bir davranışı terk etmek için hiç tereddüt etmezken, insan gibi gelişmiş sinir ağlarına ve kocaman bir beyne sahip olan bir canlı nasıl oluyor da kendi eliyle ürettiği bir aracın çaresiz kölesi olabiliyor?
İnsanlar kendi araçlarının araçları oldular | Henry David Thoreau
Dijital çağın insanları tam olarak Thoreau’nun da dediği gibi kendi elleriyle yarattıkları yalan haber aracının, araçları haline dönüştü.
Henüz Gartner’ın raporunun yarattığı sıkıntıyı sindiremeden bir de Facebook (COO Sheryl Sandberg) yöneticisinin bir haber sitesine verdiği röportajda söyledikleri haftamı karartmak için yeterli oldu. (The trouble with Sandberg saying Facebook allows fake news ads) Sandberg o çok bilindik ifadelerle Facebook’un yalan haber içerikli reklamlara izin verdiğini açıkladı. İnsanların kendilerini ifade etmeleri için kurulan bu açık platformda her şeyi tam anlamıyla denetleyemeyeceklerini, zaman zaman da yalan haberlere taşıyıcı olduklarını kabul eden Sandberg ve yaratılan kutuplaşmadan da gelir sağladıklarını saklama gereği hissetmedi.
Moralimizi bu aşamada daha fazla bozmamak için Gartner’ın raporuna geri dönelim. Kurum 2018 için tahminlerini 10 maddede açıklamış, biz de önce maddeleri sıralayalım ve asıl konumuz olan yalan haberlerin yayılacağı ön görüsü üzerinden yazımıza devam edelim.
Gartner’ın 2018 ve Sonrası İçin Stratejik Tahminleri
- Kullanıcılar web siteleri üzerinde artık klavye kullanmak istemiyor, trend sesle ve görüntüyle arama yönünde gelişecek.
- Dijital devler bazı sektörleri bozarak büyüdü (Kaset, MP3, iPod) ve devleşti. Artık o kadar büyüdü ki dışa doğru büyüyecek yeni sektör kalmadığıı için, kendi ürün ve hizmet ürettikleri sektörleri bozarak büyümeye devam etmek zorunda kalacaklar. Örneğin Apple, iPod ile milyarlar kazanan şirket iPhone ile bu ürünü tarihe gömmek zorunda kaldı.
- 2020 yılına gelindiğinde legalize edilmiş ve bankacılık sistemi tarafından kullanılacak olan kripto para varlığı 1 milyar doları geçecek.
- 2022 yılına gelindiğinde insanlar doğru haberden daha fazla yalan haber tüketecek.
- 2020 yılına gelindiğinde sahte içerik üretecek olan yapay zekaların yetenekleri, bunları denetleyecek yapay zekalardan daha üstün olacak, sahte gerçeklik, gerçekliği ezecek.
- İşletmeler geleneksel mobil uygulamalara olan ilgililerini kaybedecek, bütçelerini bot ve chatbot için kullanacak.
- Günümüzde insan kaynaklarının temel prensibi iş bölümü ve uzmanlaşma olarak kabul ediliyor, 2021 yılına gelindiğinde personelden beklenti birden fazla alanda uzmanlık yani çok yönlülük olacak.
- 2020 yılına gelindiğinde yapay zeka yok ettiğinden daha fazla yeni iş imkanı yaratacak, istihdama etkisi olumlu yönde olacak.
- 2020’de üretilen elektronik ürünlerin %95’i nesnelerin internetine uyumlu olacak.
- 2022 yılına gelindiğinde güvenlik bütçelerinin yarısından fazlası koruma önlemlerine değil, güvenlik önlemlerinde kullanılan ekipmanların bakımına, geri çağrılmasına ve arızalarına gidecek.
Yalan Haberin Geleceği
Teknoloji dünyasının en itibarlı raporlarından birine 4.sıradan giren yalan haber, yapay zeka ile desteklendiğinde çok daha korkutucu bir hale gelebiliyor. Güncel olarak kullandığımız teknoloji ile yayınlar nispeten çürütülebilir yalan haberler yapabiliyor. İşin içine yapay zeka girdiğinde yalan haberi gerçeğinden ayırmak neredeyse imkansız hale gelecek, yaratılmış gerçeklik, tek gerçekliğimiz olabilir.
Gerçeğinden ayırt edilemeyecek kadar gerçekçi yalan haber üretilmesini sağlayan teknoloji Stanford Üniversitesi’nden geldi. Face2Face isimli yazılım belirlenen kişinin konuşma ritmini ve yüz hareketlerini gerçek zamanlı olarak modelliyor ve hedef yüze eş zamanlı olarak uygulayabiliyor. Photoshop ile resimlerin manipüle edilmesine alışmıştık, sanırım artık daha fazlasına hazırlıklı olmamız gerekiyor. İlerleyen yıllarda yapılan yalan haberleri doğrulamak için teyit.org gibi oluşumlardan daha fazlasına ihtiyacımız olacak gibi görünüyor.
Teknolojinin çığır açmasıyla içerik üreticilerinin elindeki video geliştirme yetenekleri sıradan insanların ayırt edemeyeceği kadar gerçekçi yalan haberler üretmelerine imkan sağlayacak düzeye geldi. Aklınıza gelen o soru benim de aklıma düşmüştü: Evet ne yazık ki insanların sesleri de görüntüleri gibi taklit edilebiliyor. Ses kopyalama ve yeniden üretim konusunda teknoloji günden güne gelişiyor, hem de ürkütecek düzeyde.
Sesinizi Kopyalayabilen Yapay Zeka Lyrebird
Ses kayıtları günümüzde hala ciddi hukuki kanıtlar arasında kabul ediliyor. Bu nedenle Lyrebird insanları korkutan türden bir teknoloji olacak gibi görünüyor. Medya, sinema ve reklam endüstrisi için eşsiz imkanlar sunacak olan Lyrebird, 1 dakika boyunca kaydettiği bir ses ile dilediğiniz sözleri söyletebilecek bir algoritma üzerinde çalışıyor.
Uygulamanın sitesinde eski ABD Başkanı Obama ve yeni ABD Başkanı Trump’ın üretilmiş ses kayıtları bulunuyor. Asıl rahatsız edici içerik ise uygulamanın Youtube hesabında paylaşılmış. Obama videoda uygulamanın reklamını yapıyor, buyurun, bakalım sizi de ürkütecek mi?
Tüm insanlık olarak teknolojinin insanların yararına kullanılması gibi bir alışkanlığımız olmadığından olsa gerek, bu tip teknolojilerinden haberdar olduğumuzda ciddi anlamda ürperiyoruz. Düşünsenize; bir sabah kalmışsınız ve sosyal medya hesaplarınızda Trump’ın, Türkiye’ye saldırı emri verdiğini görüyorsunuz. Ne hissedersiniz?
Kitleler bu habere karşı hareket geçtikten, karmaşa yaratıldıktan sonra videonun gerçek olup olmadığının bir önemi kalacak mı? Kimyasal silah yalanıyla Irak’ı işgal eden ve kan gölüne çeviren ABD’nin bu yalanı ortaya çıktıktan sonra değişen bir şey oldu mu? Özür dilenip bu yalanın üreticileri mahkum edildi mi? Daha da kötüsü yalanlarını itiraf ederek az sayıda erdem sahibi insana nasip olacak şekilde takdir edildiler. Kanını döktükleri binlerce kişi sanki hiç ölmemiş gibi…
Asılsız Haberleri Tespit Etmek İçin İpuçları
Facebook geçtiğimiz haftalarda “Asılsız Haberleri Tespit Etmek İçin İpuçları” başlığı altında yalan haberle mücadele etmek için belirli yöntemler önerdi. Yukarıdaki linkten de erişebileceğiniz metni okuduktan sonra içeriğinin “tavşana kaç, tazıya tut” diyen türden bir metin olduğuna karar verdim. ABD seçimleri de dahil tüm toplumsal olaylarda yalan haberin en büyük taşıyıcısı konumunda olan Facebook’un bu tip bir araç yayınlaması modern toplumların yaşadığı en büyük ironilerden biri olarak tarihe geçecek olsa gerek.
Facebook‘un yalan haberle mücadelede kullanıcılara sunacağı bir diğer denetleme aracı da “i” butonu. Geçtiğimiz ayın başında teknoloji gündemine gelen habere göre Facebook, yayıncılar için bir profilleme sistemine gidiyor. Yayınlanan haberlerin yanında yer alacak olan “i” butonu ile, yayıncı hakkında daha fazla bilgi edinilebilecek. Muhtemelen daha güvenilir bulunan yayıncının haberleri zaman çizgisinde üst sıralara çıkacak.
Sosyal Medya Demokrasi İçin Bir Tehdit mi?
Blog için hazırladığım bu yazıyı yayına vermeden birkaç dakika önce karşılaştığım bir haber “Yayımla” butonuna basmamı biraz daha geciktirdi. The Economist dergisine kapak olan “Scandal, outrage and politics, Do social media threaten democracy?” başlıklı yazı aslında bir şeyi de ilan ediyordu.
Sosyal medya artık onu yaratanların elinde bir silah olmaktan çıktı ve ABD’yi de tehdit eder bir hale geldi. Soğuk savaş döneminde yaşanan nükleer silahlanma yarışı artık sosyal medyaya kaydı diyebiliriz. Bu yarışın en net sonuçlarını da Trump’ın başkan seçildiği ABD seçimleri sonrasında görüyoruz. ABD’den doğan Facebook, Twitter ve Google gibi dijital medya son seçimlerde Rusya’nın Donald Trump’ın seçilmesine sosyal medya üzerinden yardım etmesine izin verdikleri şüphesiyle sorgulandı. Tekrar tekrar izlediğim ABD’nin Gizli tarihi adlı belgesel geçen tek bir cümle bugünleri de destansı bir şekilde tasvir ediyor “Amerika tarihte gerçeklikten hiç bu kadar kopuk olmamıştı.”
1950-2000 yılları arasında geçen dönemi nitelemek için kullanılan bu tasvir bugünleri de ziyadesiyle niteliyor diyebiliriz. Bir ülke düşünün ki en büyük rakibi/düşmanı, kendi elindeki en büyük silahla kendisini vuruyor, gerçekten büyük ironi.
200 Dolara Sokak Çatışması!
Sosyal medya üzerinden yapılan manipülasyonlara örnek ararken Selçuk hocanın enfes yazısı akış ekranıma düştü. Bir solukta okudum ve ilgili kısmını aşağıda paylaşıyorum. (200 dolara sokak çatışması!)
SADECE 200 dolarlık bir masrafla dünyanın herhangi bir yerinde toplumsal çatışma çıkarmak mümkün!
Facebook, Google ve Twitter’ı sorgulayan ABD Kongresi, geçen haftalarda yazdığım Rusya odaklı sosyal medya manipülasyonlarına dair yeni ayrıntıları ortaya çıkarıyor. Benim en çok ilgimi çeken Austin; Teksas’ta iki farklı grubu aynı adreste eyleme davet eden bir hesap. Haberlere de konu olan bu eyleme katılan her iki grubun da aslında bir Rus hesabı tarafından yönetildiği yeni ortaya çıkan bir gerçek. Hakikaten şeytanın aklına gelmeyecek bir mizansen söz konusu bu eylemde. Anlatayım.RAKİP 2 HESAP DA TEK BİR YERDEN YÖNETİLİYOR!
Heart of Texas adlı Rusya tarafından kontrol edilen bir Facebook hesabı geçtiğimiz sene ‘Teksas’ın İslamizasyonuna son’ diyerek, 21 Mayıs 2016 günü Teksas’ta oturanları Müslümanlara ait bir kültür merkezinin önünde protesto eylemine çağırıyor. Aynı gün, aynı Rusya kaynaklı hesap bu sefer ‘United Muslims of America’ (Amerika’nın Birleşmiş Müslümanları) adlı bir hesabı kullanarak bu sefer de Müslümanlar lehine bir eylem çağrısı yapıyor. “İslami düşünceyi koruyalım” başlıklı bu çağrıda da Austin bölgesinde oturan herkes aynı İslami kültür merkezinin önüne, aynı gün davet ediliyor. Ve 21 Mayıs geldiğinde tüm kameraların önünde Rusya tarafından oraya yönlendirildiklerinden habersiz iki grup birbiriyle kavgaya tutuşuyor. Sonuç tam bir toplumsal çatışma. İki farklı grubun birbirine saldırısı, nefreti o gün haberlere yansıyor. Ama kimse o gün orada ortaya çıkan sahnenin arkasında orayla hiçbir bağı olmayan bir Rus hesabı olduğunu bilmiyor. Ve bütün bu işlem ne Teksas’ta ne de Amerika’da yaşayan bir kişi tarafından ve toplam 200 dolarlık bir bütçeyle yapılıyor. Evet, sadece 200 dolara bir toplumsal çatışma çıkarmak maalesef artık mümkün.
TOPLUMSAL KAMPLAŞMAYI KAŞIYAN TEKNOLOJİ!
Yukarıdaki mizansenin başarılı olmasının iki koşulu var. İlk olarak bu toplumsal çatışmanın gerçekleşmesi için ortada bir ayrışım noktası olması gerekiyor. Teksas’taki ayrışma noktası İslamofobi. Ruslar, bu yarayı kaşıyarak iki grubu rahatça oraya toplayabiliyor. Ama bu tek başına yeter şart değil. Yukarıdaki mizansenin bir toplumsal çatışmaya dönüşmesindeki ikinci yeter şart, pratik ve ucuz sosyal medya araçlarının olması. Eğer Facebook’ta adrese teslim mesaj iletmek bu kadar basit ve hesaplı olmasa yukarıdaki eylem başarıya ulaşamazdı. Teksas örneği bu iki koşul, yani toplumsal ayrışım noktası ve ucuz teknoloji bir araya geldiğinde komşuyu komşuya düşman etmenin ne kadar kolay olduğunu gösteriyor.
Öyle görünüyor ki sosyal medyanın zararlı olabileceği ihtimali üzerine söz söyleyebilmek için bu aracın bir silah olarak ABD’ye dönmesini beklememiz gerekiyordu. Zira daha önceleri bu tip bir eleştiri getirenler kahir ekseriyetle yasak sevici olmakla itham edilmişti. Sorgulanamaz kutsallardan kabul edilen sosyal medyanın bu denli didiklenmesi son dönemde en keyif aldığım gelişmelerden biri diyebilirim. Eğer siz de benim gibi hissediyorsanız, sosyal medyanın eleştirel bir bakış açısıyla irdelenerek toplumsal dinamikleri etkileme gücü üzerinde kafa yoruyorsanız Christian Fuchs’un Sosyal Medya Eleştirel Bir Giriş kitabını tavsiye ediyorum.
Sosyal medya destekli yalan haber konusunu incelemeye ve bu konu hakkında yazmaya Yalan Haber Gerçekten İşe Yarıyor mu? yazısıyla 2015 yılında başlamıştım. İki yıl önceki yalan haberlerin etkinlik potansiyeli ile günümüzdeki etkinlik potansiyelini karşılaştırdığımda, yalan haberin ürkütücü bir hızla güçlendiğini, kanıksandığını ve normalleştirildiğini görebiliyoruz. Yapay zekanın bu alanda da etkin bir şekilde kullanılacağının ilk işaretlerini Face2Face ve Lyrebird ile aldığımız son günlerde teknolojinin insanları özgürleştirdiği fikrinin çatırdadığını gözlemleyebiliyoruz.
İnsanların özgürlük sanrısına kapılmasını sağlayan sosyal medya başta olmak üzere tüm diğer teknolojik araçlar bize gerçek özgürlük alanları sunmaktan çok özgürlük hissini sonuna kadar yaşamamızı sağlamak için üretildiler. Zira özgürlük sanrısı içerisinde yaşayan bizler daha doğal davranıyor ve sosyal mühendislik çalışmaları için pahalı biçilmez bir değer taşıyan büyük veriyi yaratıyoruz. Bu çerçevede değerlendirildiğinde sosyal medya devasa bir deneysel labirent ve bizler de peynire ulaşmaya çalışırken birbirini kemiren fareleriz. Bu labirentten birbirini kemirmeden çıkmanın tek yolu ise uyanık olmak ve algılarımızı güvene layık olmayan kaynaklara teslim etmemekten geçiyor.