Sosyal medya bir çok etkenin birleştiği bir kompozisyon. Grafik, teknoloji, mobilite gibi konularda bilgi sahibi olmak sizi bir adım öne geçirebilir. Fakat sosyal medyanın ruhu kitle kültüründe yatmaktadır. Pazarlama zırhından da çıkartarak kitle kültürünü ve kitle reflekslerini bilmek çok daha başarılı bir strateji geliştirmenizi sağlayabilir.
Bu bilgiden hareketle kitle kültürü ve psikolojisi hakkında bir dizi kitap satın aldım. İlki ünlü nörolog Sigmund Freud’ün, Kitle Psikolojisi kitabı.
Kitaba rahatlıkla bir Gustave Le Bon eleştirisi de diyebiliriz. Zira Freud, kitle psikolojisi ve kitleyi oluşturan psikolojik alt yapı konusunda fikirlerini Le Bon’unun fikirlerine paralel bir şekilde ifade ediyor. Le Bon’un fikirlerinin eksik gördüğü kısımları da kendi çerçevesinde geliştiriyor ve tamamlıyor. Hem Le Bon’un kitle kültürü hakkında fikirleri hem de Freud’un değerlendirmelerini aynı anda bulabileceğiniz bir kitap olması nedeniyle oldukça zengin bir kitap, her ne kadar hacimce küçük olsa da…
Son not olarak da kesinlikle başka bir yayınevinin kitabını denemenizi öneririm, zira oldukça yorucu ve sinir bozucu bir çeviri ile okuyucuya sunulmuş. Aşağıda paylaştığım pasajlardan bile ne demek istediğimi rahatlıkla anlayabileceksiniz.
Le Bon’un belirttiğine göre, tek kişinin bireysel yoldan edindiği özellikler kitle içinde silinip gider, bireyin kendine özgü karakteri kaybolur. Irksal bilinçdışı kendini açığa vurup, ayrıtürdenlik aynıtürden içerisinde eriyip kaybolur. Diyebiliriz ki, bireyden bireye pek değişen ruhsal üstyapılar kaldırılıp bir kenara atılır, işlemez duruma getirilir; bireylerin tümünde homojen özellik gösteren bilinçsiz altyapı ise gün ışığına çıkartılır. Le Bon’a göre, bu yoldan kitle bireylerinin ortalama karakteri doğup ortaya çıkar. Ancak Le Bon, kitleyi oluşturan bireylerin, daha önce kendilerinde rastlanmayan kimi özellikler de kazandığı görüşündedir ve bunu 3 nedene bağlar.
- Nedenlerden biri, kalabalık bir ortamda yaşanmasından ötürü bireyin kitle içinde karşı durulmaz bir güce sahip olduğu duygusuna kapılması…
- Kalabalıkta her duygu, her davranış bulaşıcı, hem de ileri derecede bulaşıcıdır; öyle ki, bireyin kendi kişisel çıkarını kitle çıkarına feda ettiği görülür.
- Nedenlerin en önemlisi sayılıp kitleyi yaratan bireylerde, yalıtık bireydekilere büsbütün karşıt bir takım özelliklerin oluşmasına yol açan üçüncü neden telkin yatkınlığıdır; zaten daha önce sözünü ettiğim bulaşım, telkin yatkınlığının sonucundan başka bir şey değildir.
Buna göre, kitle bireyinin ana özellikleri şunlardır; bilinçli kişiliğin kaybolarak bilinçsiz kişiliğin egemenliği ele geçirişi, duygu ve düşüncelerin telkin ve bulaşım sonucu aynı yöne yönelişi, telkinle alınan direktifleri vakit geçirmeden gerçekleştirme eğilimi, yani bireyin artık kendisi olmaktan çıkıp istem gücünden yoksun bir otomat durumuna girişi.
Hep illüzyonlara kucak açar kitle, illüzyonlardan asla yoksun kalamaz. Gerçek olmayana her vakit gerçek olandan önce yer verir. Gerçekdışı’nın da gerçek gibi etkisine açıktır, bu ikisini birbirinden ayırmaya eğilim duymaz.
Prestij, bir bireyin, bir yapıtın ya da bir düşüncenin üzerimizde kurup sürdürdüğü bir çeşit egemenliktir, benliğimizdeki eleştiri mekanizmasını felce uğratarak içimizi hayret ve saygıyla doldurur, tıpkı ipnotizmadakine benzer bir büyülenmişliğin ruhumuzda doğmasına yol açar.
Belli bir emosyon ne kadar çok kişide kendini açığa vurursa, kitlenin öbür bireylerinde aynı emosyonun ortaya çıkmasını sağlayan otomatik baskı o kadar güçlenir. Ruhundaki eleştiri mekanizması devre dışı kalan birey, kendini aynı emosyon durumu içerisine sürüklenmeye bırakır. Öte yandan, bireydeki emosyon, kendisini etkileyen öbür bireylerin emosyonunda artışlara yol açar; böylece bireysel emosyon karşılıklı endüksiyon yoluyla giderek şiddetlenir.
Anlaşılıyor ki, kitle ile içinde bireyin normal koşullarda gerçekleştirmeye yanaşmayacağı birtakım eylemlere girişmesi ya da bu eylemleri onaylaması pek de şaşılacak şey değildir…
Kitle içinde kolektif zeka engellemesi diye bir yasanın varlığı görüşüne McDougall da karşı çıkmaz. Fazla zeki olmayanların üstün zekalıları kendi düzeylerine indirgediklerini söyler.
McDougall örgütlenmemiş yalın kitlenin ruh durumuna ilişkin genel yargısı, Le Bon’unkinden daha yumuşak değildir. Böyle bir kitle, McDougall’a göre, son derece çabuk köpürür, içtepileriyle davranır, tutkuludur, bocalamalar içinde çalkalanır, tutarsızlık ve kararsızlık içinde yaşar, beri yandan eylemlerinde işi en aşırlığa dek vardırabilir, ancak kaba ve yalınkat duygulara açıktır; telkine olağanüstü yatkın, düşüncelerinde ağırbaşlılıktan yoksun, yargılarında acelecidir; alabildiğine basit ve yetersiz karar ve kanıtlardan başkasına akıl erdiremez; kolay yönetilip sarsıntılara kolay uğratılabilir; özgüvenden, özsaygıdan ve sorumluluk duygusundan uzaktır; ama güçlü olduğu bilinciyle kalkıp, bizim ancak mutlak ve sorumsuz bir otoriteden bekleyeceğimiz eylemlere girişebilir. Yani daha çok arsız bir çocuk ya da başında bir gözeteni bulunmayıp yabancısı olduğu bir durumla karşılaşan bir ilkel gibi davranır; hatta iyiden iyiye azıtır bazen, davranışı insanların değil de vahşi bir sürününkine benzer.
Yayınevi : Cem Yayınevi
Yazar : Sigmund Freud
View Comments (0)