“Ya satarız ya satarız ” felsefesiyle yaşayan reklamcılığın efsanesi David Ogilvy’i okurken serüvenine hayranlık duyarken yaptığı hatalara da hayıflanarak sayfalara çevireceksiniz. Garip bir kültürün karışımı olan (İskoç+Musevi+İngiliz+Amerikan+Fransalı+Katolik Hayranı) Ogilvy bu zenginliği sentezle sonuçlandırıp reklam dünyasına sarsılmaz ilkeler olarak hediye etmiştir. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen bu ilkeler hala canlılığını sürdürüyor.
Reklamveren, ajansa vereceği %15’i düşürmeye uğraşmak yerine, medyada harcayacağı %85 nasıl daha fazla satış sağlar ona bakmalıdır. Hiçbir şirket, ajansına daha az ücret ödemekle zengin olmamıştır. Ödemeyi fıstıkla yaparsan, maymunlarla çalışırsın.
Nev-i şahsına münhasır deyimi sanırım Ogilvy için söylenmiş olmalı. Bu kadar ilginç bir kişiliğe ve yaşam serüvenine tanıklık ederken roman okuyor hissine kapılabilirsiniz. Sanırım Ogilvy’i bu kadar ilginç yapan şey de inişli çıkışlı bir hayata sahip olmasıydı. Bu inişli çıkışlı hayatın getirisi olarak da iflah olmaz bir satışçı ve doymak bilmez bir hırsa sahipti. Bu çoğu zaman işe yarasa da ajansın sonunu da ne yazık ki yine bu huyu getirdi. Hayatının hatası olarak nitelendirdiği ajansı halka açması ve Martin Sorrell‘e kaptırması da kazanma hırsının kötü bir yansımasıydı.
İş hayatında ve özellikle reklamcılık ilgisi olan herkesin okuduğunda kendine birşeyler katabileceği oldukça ilginç bir kitap. Üniversitesiz Krallar’ın ilk örneklerinden olanOgilvy’i en yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Kenneth Roman’ın kaleminden okuyabilirsiniz.