Akıllı telefon kullanım süresinde tam da Türkiye ortalamasını temsil ediyorum. 3 veya 4 yılda bir akıllı telefon değiştiriyorum. Genellikle kamera kalitesi, akıllı telefon hızındaki yetersizlik ve yeni sürümlerde gelen servisler nedeniyle telefon yeniliyorum. 2017 yılında yine üç yıl kullandığım LG G3‘ün ardından Samsung Galaxy S8 satın almıştım. 3.5 yıla yakın kullandıktan sonra şimdi de Samsung Galaxy S20 Plus kullanmaya başladım.
Bu yazıda neden S20 Plus aldığımı, 15 günlük kullanıcı deneyimimi, eksi yönlerini, artı yönlerini, neden Huawei P30 Pro ile karşılaştırdığımı anlatacağım. Tamamen deneyim ve fiyat/performas beklentimi anlatacağım bu yazı bir inceleme yazısı olmayacak. Bunu zaten yeterince iyi yapan yayınlar var…
Neden Samsung Galaxy S20 Plus Satın Aldım?
Akıllı telefon satın alma tercihimi yüzdesel olarak alt kırılımlarına ayırmak istersem %70 kamera kalitesi, %20 donanım gücü, %10 da marka, ekosistem ve kutu içeriği gibi bir tablo çıkıyor. Bu özelliklere göre akıllı telefonları taradığımda önümde iki marka belirdi: Samsung ve Huawei.
İlk olarak kamera kalitesi açısından değerlendirdiğimde Huawei P30 Pro bir adım öne çıkmıştı. Bu telefonu internetten 7.600 TL – 7.800 TL bandında satın alabiliyorsunuz. Fotoğraf kalitesiyle öne çıkan P30 Pro söz konusu video olduğunda S20 Plus’ın gerisinde kalıyor. Özelikle stabilizasyon konusunda Samsung, Huawei’ye oranla çok daha iyi performans sergiliyor. Sadece fotoğraf ile yetinecekseniz ve tek beklentiniz fotoğrafsa P30 Pro tercih edebilirsiniz. Fakat ara sıra benim gibi Youtube içeriği de oluşturmak istiyorsanız S20 Plus daha iyi bir tercih olacaktır. Zira kamera söz konusu olduğunda P30 Pro, 10 üzerinden 10 alırsa, S20 Plus da rahatlıkla 8 puan alabilir. Yani 2 puanlık fark için diğer bütün özellikleri gözardı ederim diyorsanız sizin tercihiniz P30 Pro olabilir.
Fakat bu fiyat düzeyinde bir akıllı telefon alırken ne yazık ki önemsemeniz gereken şey kamera olamayabiliyor. S20 Plus kamera konusunda iki adım geride kalsa da ekran kalitesi ve büyüklüğü, RAM konusundaki artısı (+2GB), daha güçlü pili, daha fazla depolama desteği (1TB), 8K video desteği ve daha yeni bir cihaz olması gibi her kullanıcının aşağı yukarı anlayabileceği özellikleri nedeniyle benim de tercihim oldu. Kalbim fotoğraf kalitesi nedeniyle P30 Pro’da kalsa da mantığım S20 Plus dedi ve 15 günlük kullanımın ardından bu tercihin ne kadar doğru olduğunu görmüş oldum. Ayrıca her ne kadar yeni bir ekosistem yaratmaya çabalasa da insanların aklında hala Huawei vs ABD kavgası büyük bir çekince kaynağı olarak asılı duruyor. P30 Pro konusunda en önemli endişe de “acaba daha ne kadar süre Android güncelleştirmesi alacak?” şeklinde. Eğer bu cihaz 3000-4000 TL bandında bir cihaz olsa büyük ihtimal bu endişeler bir kenara bırakılabilirdi fakat 7.500 – 8.000 TL bandında satılan bu cihaz için karar vermek bu kadar da kolay olmayabiliyor.
Samsung Galaxy S20 Plus’ın Eksileri Neler?
Kullanıcı deneyimi genellikle bir cihazı belirli bir süre kullandığınızda oluşuyor. Uzun kullanımda ise gerçek fikriniz ortaya çıkıyor. S20 Plus gibi üst düzey bir cihaz aldığınızda büyük keyif veren özelliklerinin yanı sıra tasarımdan kaynaklanan handikapları da ortaya çıkıyor. Örneğin ilki daha büyük bir kamera uğruna feda edilen arka tarafta bulunan parmak izi sensörü…
Bildirim Işığı Yok!
Daha önce Samsung Galaxy S8 kullanıcısıydım ve akıllı telefondan da çok memnun olduğumu söyleyebilirim. S8’den S20 Plus’a geçtikten sonra eksikliğini hissettiğim en önemli özelliklerin başında ön tarafta bildirim ışığının olmaması geliyor. Gülünç gelebilir fakat insan gerçekten bu özelliği arıyor. S8’de farklı durumlar için farkı bildirim ışığı renkleri belirlenebiliyordu. Bu nedenle mesaj mı geldi, cevapsız bir çağrı mı var ekranı açmadan anlayabiliyordunuz fakat S20 Plus’ın ön tarafında ne yazık ki bildirim ışığı bulunmuyor. Bildirim ışığı olarak arka tarafta bulunan kameranın flaşı yanıp sönebiliyor ya da ekranın tamamı yanıp sönebiliyor. Buna alışamadığımı itiraf etmek istiyorum. Mesaj geldi mi, bir arama var mı diye S8’e oranla 2 kat daha fazla ekranı açıp baktığımı söyleyebilirim.
Parmakizi Sensörü Arkada Olaydı İyiydi!
S8’de parmakizi sensörü telefonun arka tarafındaydı ve işaret parmağıyla ekranı açmak çok daha kolay oluyordu. S20 Plus’ta ise parmak izi sensörü ekranın üzerinde bulunuyor ve itiraf etmek gerekirse hem kullanım kolaylığı hem de açılış hızı açısından arkasında yer alması çok daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunuyordu. Yüz tanıma hızının ise gayet başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Şarj Aleti ve Kulaklık
Apple ürünlerine her zaman bir iki adım mesafeli durmamın nedenlerinden biri de gelir arttırıcı yapay ekosistemler yaratmasıydı. Her modelde şarj girişi ve şarj aletinin değişmesi, kulaklık girişinde evrensel modelleri kullanmaması, kulaklık ve şarj aletinde kendine mahkum etmesi… Android cihazlar bu yaklaşıma genellikle mesafeli duruyordu fakat ne yazık ki en önemli Android cihaz üreticisi olan Samsung’un da bu yolu tercih etmiş olması gerçekten çok can sıkıcı.
S20 Plus cihazla beraber gelen kulaklık için telefonun üzerinde klasik 3.5 mm kulaklık girişi bulunmuyor. Şarj edeceğiniz giriş ile kulaklığı telefona bağlayacağınız giriş aynı yani Type-C girişi. Özetle Apple cihazlarda olduğu gibi akıllı telefonunuzun şarjı biterken eğer kulaklığı kullanıyorsanız telefonunuzu şarj edemeyeceksiniz. Kablosuz şarj seçeneği var fakat çok yaygın bir kullanma sahip olmadığı için düşük şarjla yola çıktığınızda canınız sıkılabilir.
Şarj aleti de ikinci büyük hayal kırıklığı diyebilirim. Bilindiği üzere şark aletlerinin üzerinde bulunan kabloların bir ucu USB iken diğer ucu klasik Android şarj girişi veya Type-C girişi oluyordur. Bu cihazda ise kablonun her iki ucu da ne yazık ki Type-C. Teknik anlamda bir gereklilik mi açıkçası emin değilim fakat kullanıcı deneyimi açısından hiç de olumlu bir sonuç getirmedi diyebilirim. Bu yeni durum sizi mevcut ekosisteminizi terk etmek zorunda bırakıyor. Eğer dizüstü bilgisayarınızda Type-C girişi yoksa akıllı telefonuzu bilgisayarınıza bağlamak için yeni bir kablo satın almanız gerekiyor. Sizi bu dertten kurtarmak için akıllı telefonla beraber dönüştürücü gelmemesi de ayrı bir handikap. S8 satın aldığımda cihazla beraber Type-C ve klasik Android giriş için dönüştürücü bulunuyordu. Ayrıca akıllı telefonunuzu arabanızda şarj etmek istiyorsanız da yine bir tarafı USB olan bir kablo daha, harici pillerinizi de kullanmak istiyorsanız +1 kablo daha almanız gerekiyor 🙂
Dip toplamda değerlendirecek olursam tercihimden memnun kaldım diyebilirim fakat yine de daha yenisi, daha iyisi demek bütün yönleriyle daha iyi bir deneyim anlamına gelmiyor. Sanırım alışmak için biraz daha zamana ihtiyacım var.
Bu linkte ve Instagram hesabımda S20 Plus ile çektiğim birkaç fotoğrafa da göz atabilirsiniz.
Sonunda abone olmak için iyi bir blog buldum