Paylaşım ekonomisi kavramı ile tanışmam 20’li yaşlarımın ortalarında çalıştığım şirkette olmuştu. Şirketin pazarlamacılarına araç satın almak yerine uzun dönem araç kiralanacağını duyduğumda buna anlam verememiştim. Neden bir firma personeline tahsis edeceği araca sahip olmak varken kiralama yöntemine başvururdu ki?
Bu soruyu sormamın en temel nedeni muhtemelen sahiplik duygusu konusunda hepimizin “sahip olduğu” epigenetik miras. Zira her Türk gencinden beklenen sahip olunacak şeyler listesi aşağı yukarı aynıdır ve binlerce yıldır şekillenen bu talepler listesi nesilden nesle aktarılarak süregelmektedir. Bir Türk genci önce iyi iyi bir diplomaya, iyi bir işe, iyi bir eşe, iyi bir eve ve iyi bir arabaya sahip olmalıdır. Bu konuda yalnız olmadığımızı da düşünüyorum, belki de yaşadığımız yüzyılın en önemli sorunu sahip olma geleneğinin tüm insanlığı esir almış olmasıdır.
Sahip olmak üzerine devraldığımız bu davranışsal olumsuz mirasın ateşini canlı tutma görevini de tüketim toplumlarının Ares’i olan reklamcılar üstleniyor. “Daha iyisine, daha fazlasına, daha yenisine, daha özelliklisine sahip olmalısın” suflesini 7 gün 24, kesintisiz olarak ruhlarımıza üflüyor. Kültürümüzden gelen sahip olma baskısıyla reklam endüstrisinin doymak bilmez satış iştahı el ele verdiğinde de, sahip olmak ile var olmak anlam evrenimizde eşitleniyor.
Eric Fromm bu garip döngüyü Sahip Olmak ya da Olmak (To Have or To Be) adlı kitabıyla mercek altına almış. İnsan ruhunun en girift zaafının nasıl inşa edildiğini, modern insanın sahip olmayı, var olmakla eş tuttuğunu ve bu yanılsamanın doymak bilmez bir tüketim çılgınlığına dönüştüğünü belirten yazar, sonsuz tüketimin de tatmin edilemez insanlar yarattığının altını çiziyor.
Yazının tam da bu kısmında zihnimizde bir soru beliriyor, sahip olmanın bu denli kutsandığı ve teşvik edildiği bir toplumda/ bir dünyada paylaşım ekonomisine dahil olmak ne kadar mümkün?
Sahip Olma Kültürü Kıskacında Paylaşım Ekonomisi ve Türkiye
İhtiyaç fazlası olan mal, hizmet ve bilginin bir bedel ile veya bila bedel ihtiyaç sahibine kullandırılmasına genel anlamda paylaşım ekonomisi diyoruz. Çerçeveyi daraltıp Türkiye özelinde paylaşım ekonomisine baktığımızda, sahip olma kültürü içerisinde büyüyen biz (1982) ve bizden bir önceki neslin bu yeni yıkıcı ekonomik kültüre hızlı bir şekilde uyum sağlayamadığını gözlemleyebiliyoruz. Fakat internet çağına doğan bizden bir sonraki nesil uyum süreci için bir enerji sarf etmezken değer yargılarında da yeni yaklaşımlar geliştirdi; onlar sahip olmak yerine erişmek bizim için değerli diyor.
Sonuç olarak; internet çağına doğan yeni nesil iş sahibi olup gelir elde ettikçe internetin yarattığı bu yeni yaşam kültüründen faydalanmaya, entegre olmaya ve bu ürün tipine kaynak aktarmaya başladı. Bu düşüncemin doğrulamasını da bir internet okumaları saatinde Google’da buldum. Dünya Gazetesi’nden Hilal Sarı Başaran‘ın haberi paylaşım ekonomisi ve Türkiye anlamında oldukça güzel bilgiler içeriyor.
Haberde dikkat çeken 3 önemli bilgi bulunuyor.
- 110 milyar dolar büyüklüğe ulaşan paylaşım ekonomisine ilişkin son araştırmalardan birinde, Türkiye bu alanda en hızlı büyüyen ekonomi olarak gösterildi.
- Uygulama yaygınlığının en yüksek 15 ülkeyi kapsayan araştırmaya göre, yüzde 50 ile paylaşım ekonomisi hakkında bilgisi bulunanların en fazla olduğu, yüzde 9’luk oranla da aktif katılımın en yüksek düzeyde gerçekleştiği ülke Türkiye.
- Burson Marsteller araştırma şirketinin raporuna göre, 2025’te pazar büyüklüğünün 335 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Mevcut potansiyeli dolayısıyla, Türkiye paylaşım ekonomisinin en hızlı büyüyeceği ülkelerden biri olarak da görülüyor.
Yeni neslin yeni iş fikirlerine daha açık olması, internetin getirdiği paylaşım ortamı ve gençlerin ruhundaki girişimcilik mayası birleşip uygun ortam bulduğunda ülkemizde de oldukça başarılı ve nitelikli paylaşım ekonomisi girişimleri ekosisteme değer katmaya başladı.
Türkiye’de Paylaşım Ekonomisi Markaları
Paylaşım ekonomisinin cepleri sıcak tutan birbirinden güzel örneklerini ülkemizde de görmek mümkün. İkinci el kıyafetlerin paylaşımı için Dolap, kullanılabilir durumdaki ikinci el bebek eşya, araç ve gereçleri için Tutumlu Anne, yolculuk paylaşım servisi Volt Lines, kişiden kişiye araç paylaşım servisi Garajyeri, şehir trafiğine takılmak istemeyen yolcuların paylaşım platformu Taximono, işe gelip giderken yol masrafını paylaşmak için geliştirilen servis işe-gel ülkemizde gelişen ekosistemin en güzel örneklerinden sadece bir kaçı.
Paylaşım ekonomisinin yarattığı servisler, hizmet ve uygulamalar insanların günlük yaşantılarındaki ihtiyaçlara karşılık gelmesi nedeniyle mevcut geleneksel yapılar da kendi sistemlerini paylaşım ekonomisi modeline uyarlamaya başladı. Akla gelen ilk örnek Bitaksi.
Uber‘in ekosisteme girişiyle ciddi anlamda gelir kaybı yaşayan taksi esnafı sektördeki kazancın resmi taksi esnafında kalmasını sağlayacak bir çözümün ihtiyacını hissediyordu. Bu ihtiyaç önce BiTaksi’yi, sonrasında alternatif olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin platformu olan iTaksi’yi ve kullanıma sunuldu. Ayrıca geçtiğimiz hafta dinlediğim fakat ambargolu bilgi olduğu için marka belirtemediğim bir araç kiralama teknolojinin değiştirdiği ekosistem nedeniyle alışılagelmiş taksi-müşteri ilişkisi de değişmek zorunda kaldı. Peki Uber zorlamamış olsa ekosisten müşteri lehine bu derece değişir miydi? Kesinlikle zannetmiyorum!
Son günlerde haberlere de yansıyan taksici-Uberci rekabetinde ilk raundu Uber sürücüsünü döverek alan taksicilere destek Yunanistan’dan geldi, onlar da bir diğer Uber sürücüsünü döverek Türkiye’deki meslektaşlarına yalnız değilsiniz mesajını vermeye çalışmışlar. Keşke aynı uluslararası iş birliğini daha iyi hizmet vermek için entegre olarak yapsalardı… (Ben yazıyı yayınlayamadan bir taksici bir Uber sürücüsünü bıçak ile kovalarken, bir diğer Uber sürücüsünün aracı da kurşunlandı.)
Kültürümüz ve gelenekselleşmiş davranış kalıplarımız paylaşım ekonomisinin yayılması ve evrilmesi için oldukça müsait. Bu uygun iklim Türk girişimcisinin kıvrak zekasıyla da buluşunca birbirinden verimli iş modelleri ortaya çıkacaktır. Yeter ki mevzuat yeni çağın gereklerine göre yeniden şekillendirilsin ve girişimcilerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde yeniden yapılandırılsın.
Yazıyı yayına hazırladığım sırada Uğur Özmen hocanın Mülksüzleşme yazısını gördüm, konuya dair oldukça zengin örnekler var, mutlaka bir tıklayın. Yazıda karşılaşacağınız bir haber ise paylaşım ekonomisinin geleneksel ticareti de nasıl şekillendireceğini görmemizi sağlıyor: Alman Perakende Zinciri Tchibo Çocuklar İçin Kiralık Kıyafet Hizmetine Başladı.
Asset Light İş Modeli
Paylaşım ekonomisinin yaratıcı yıkıcılığı geleneksel iş modellerini ve kurumsal yapıları yeniden pozisyon almaya zorladı. Bunun en güzel örneklerinden biri de Asset Light İş Modeli. Türkçe’ye hafif varlıklı veya mülksüzleştirme olarak aktarılan bu model, şirketlere; kullanıma bağlı olarak ömrü tükenen mal ve araçları onlara sahip olmaksızın kullanılmasını, bakım ve organizasyon maliyetlerinden tasarruf edilmesini önermektedir. Bu önerinin yarattığı pazarı da, Asset Light modeline göre organize olan şirketler doldurmaktadır.
Modelin en alışılagelmiş örneği araç kiralama şirketleridir. Binlerce araçlık filolar oluşturarak ölçek ekonomisi yaratan araç kiralama şirketleri, oluşturdukları bu havuzdan belirli sayıdaki aracı firmalara kiralayarak gelir elde etmektedir. Bu çalışma modelinin hem yükleniciye hem de hizmeti satın alana sağladığı faydalar bulunmaktadır.
- Araç satın alırken ölçek yaratılarak daha düşük maliyetle araç satın alınır.
- Toplu sigortalama yapıldığı için sigorta maliyetinden tasarruf sağlanır.
- Kullanım ömrü dolan araçlar ikinci el piyasada değerlendirilerek filo yenilenir.
- Hizmeti satın alan firma kiralama yaparak amortisman maliyetinden tasarruf eder.
- Sigorta, bakım, kaza, vergi, alım ve satım gibi maliyetlerden tasarruf eder.
- Kiralama bedeli için alınan faturalar ödenecek vergiden düşülebilir.
- Kaza veya arıza halinde yeni araç temin edilir ve iş kaybının önüne geçilir.
Liste uzar gider, listedeki maddelerden görüldüğü gibi araç kiralamanın hem kiralayan firmaya hem de yüklenici firmaya önemli ekonomik faydaları bulunuyor. Kazan kazan sisteminin en güzel örneklerinden olan bu yöntemi diğer tüm sektörlere uygulamak mümkün.
Avantajlar ve Dezavantajlar
Modelin çekirdek mantığı nedeniyle firmalara getirdiği en önemli avantaj geleneksel yapılara göre çok daha az ilk yatırım maliyetiyle çok daha hızlı büyüme, kısa sürede iş ağındaki ortak sayısını arttırma ve dolayısıyla da erişim ve kapasitesini kısa sürede arttırmayı sağlamaktadır. Tüm bu pozitif yönlü artışın en önemli getirisi de firmanın minimum maliyet ve minimum zaman kullanımı ile yarattığı ölçek olmaktadır.
Dezavantaj ise iş süreçlerinin kontrolünün tamamen firmanın elinde olmamasıdır. Bulut Depolama hizmeti alıp, bu hizmet üzerinden müşterilerine hizmet üreten bir firmanın süreç güvenliği, ona bulut hizmeti üreten firmanın kontrolündedir. Bu nedenle iş birliği yapılacak firmalar çok iyi seçilmelidir, zira firmanın itibarı, yüklenici firmanın ellerine teslim edilmektedir.
Örneğin Uber sürücüsünün kabalığı ve kural tanımazlığının Uber’e fatura edilmesi gibi…
Hayaller Gerçekler
Sorunlu yanları olsa da esnekliği ve uyarlanabilirliği nedeniyle Asset Light iş modeli küresel ölçekte ilgi görmeye devam ediyor. Büyük firmaların önemli riskleri tek başına üstlenmek yerine riski birden fazla firmaya dağıt için, küçük yatırımcı ise diğer yatırımcılardan destek alarak ölçek yaratmak ve yatırım maliyetlerini minimize etmek için bu modeli benimsiyor. Model özellikle teknoloji alt yapısı üzerine kurulan işletmelerde muazzam bir büyüme etkisi yaratma potansiyeline sahip.
Paylaşım ekonomisi ve Asset Light iş modelinin uygulanmasını sabırsızlıkla beklediğim sektör ise Telekom sektörü, zira yaratılacak rekabet ortamı sayesinde hem ülke hem mobil telefon hem de internet kullanıcıları oldukça uygun fiyatlara çevrimiçi olabilecek ve iletişim halinde kalabilecek. Bu da bir sonraki yazının konusu olsun.