Trafik kelimesi çoğumuzun zihninde olumsuz bir çağrışım yaratıyor fakat söz konusu internet haberciliği olduğunda “yaşam” kelimesi kadar önemli bir yere sahip. O’nu kendine doğru çekebilmek için türlü yöntemler geliştirmek ve bu süreçte de yaratılan trafiğin habercilik iklimini ne kadar kirlettiğini önemsemek sık karşılaşılan bir erdem değil. Zira hepimizin bildiği gibi trafik demek gelir demek, gelir demek de yaşam demek. Doğuş Grubu’ndan telifi alınabilecek olsa “Trafik Hayattır” sloganı dijital ekosistem için kullanılabilecek en etkili mesaj olabilirdi.
İçerik üreticilerinin trafik sağlayabileceği birkaç kaynak ve onlarca yöntem bulunuyor. Bu kaynakların günümüzdeki dağılımı haberciliği de doğrudan etkiliyor.
- Doğrudan trafik
- Referans trafiği
- Arama motoru trafiği
- Sosyal medyadan sağlanan trafik
Yukarıdaki seçenekler arasında tercih edilen kombinasyonlar internet haberciliğini ve dijital mecraları oldukça derin bir güven bunalımına sürükledi. Kaybedilen itibar nedeniyle geleneksel medyanın yerini alması beklenen internet haberciliği garip bir bilinmezliğe doğru sürüklenmeye başladı. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada yaşanan bu kırılmanın manşetini dünyanın önde gelen New York merkezli teknoloji yayını Mashable attı. 2016 yılında 250 milyon dolar değerleme ile yatırım alan yayın 50 milyon dolara dijital medyanın devlerinden Ziff Davis‘e satıldı. Bu satış itibar kaybının ve reklam haricinde sürdürülebilir bir gelir modeli yaratamamanın kaçınılmaz bir sonucu gibiydi.
Mevcut durumdan en fazla etkilenen ülkelerden biri de ne yazık ki Türkiye oldu. Sürdürülebilir bir iş/gelir modeli üretememesi ve okuyucunun dijital içeriğe para ödemek istememesi nedeniyle medya tamamen reklama bağımlı bir hale geldi. Tek gelir kaynağının reklam olmasının ardından kaynak çeşitlendirmesinden vazgeçen medya, reklam kaynaklarında çeşitlendirmeye gitti. Yayınların reklam geliri elde edebileceği birkaç kaynak bulunuyor.
- Doğrudan gelen banner, giydirme veya advertorial reklamlar
- Medya satın alma ajansları üzerinden gelen reklamlar
- Google üzerinden kazanılan reklamlar
Önümüzde trafik = reklam ve reklam = gelir gibi bir denklem bulunduğundan olsa gerek yayınlar etik değerlendirmeyi pas geçerek trafik çekmek için etiğin sınırlarını zorlayacak yöntemleri tercih ediyor. İçerikle alakası olmayan merak avcısı başlıklar, erotizmin sınırlarını zorlayan görseller, bağlamından koparılmış haberler ve nicesi… Kimsenin tasvip etmediği tüm bu yöntemler sadece daha fazla kişiyi yayına çekmek için icra ediliyor. Bunun tek nedeni ise; yayınlara doğrudan verilen reklamların da medya satın alma ajansları üzerinden gelen reklamların da sadece “toplam ziyaretçi sayısı” verisine endeksli olması.
Haber sitelerinin analitik anlamda değerliliğini artıran bu tip haberlerde temel amaç, siteye gelen ziyaretçilerin haberi okuması değil, reklamlara tıklamasıdır. Zira kullanıcılar reklama karşı direnç geliştirdiğinden reklamlara eskisi kadar tıklamıyor. Siteyi ziyaret edip reklama tıklayan kişilerin oranı aşağı yukarı sabit olduğundan geliri artırmanın tek yolu siteye daha fazla insanı çekerek reklama tıklayan kişi sayısını ve dijital reklam gelirini artırmak. Bu yaklaşım gün sonunda hem itibar kaybına hem de ekonomik anlamda değer kaybına neden oluyor…
Yayınların trafik çekebileceği kaynakları yukarıda sıralamıştık. Kullanıcı sayısı ve yapısı nedeniyle en fazla trafik potansiyelini tahmin edilebileceği gibi arama motoru barındırıyor. Yayınların oldukça önemli bir kısmının toplam trafiği içerisinde arama motorlarının payı %45’in üzerinde. Söz konusu gerçeklik nedeniyle de okurun talep ettiği haber metinlerinden çok arama motorlarının talep ettiği SEO haberlerine mecbur kalınıyor. Bu eksen değişiminin sonucu olarak da internet medyasının mutfağında daha fazla gazeteci istihdam etmektense uygun ücretlere SEO içeriği üreten editörler istihdam edilmeye başlandı. Zira koca canavar Google’ın doymak bilmez içerik iştahını dindirmek ve sonuçlarda sürekli üst sıralarda yer almak için her gün onlarca içerik kurban edilmesi gerekiyor.
İçerik Krallığından Trafik Krallığına Geçiş
Similarweb verilerine göre Türkiye’nin önde gelen haber sitelerinin 19 Şubat 2019 ve 17 Nisan 2019 tarihlerinde görüntülediğim aylık toplam ziyaretçi sayıları ve bu ziyaretçileri edindikleri kaynakların yüzdesel dağılımını aşağıdaki gibidir. (*Aylık ziyaretçi sütunu milyon kişiyi ifade etmektedir, doğrudan, arama motoru ve sosyal medya sütunları ise toplam aylık ziyaretçi sayısının oluşumuna etki eden trafik kaynaklarının yüzdelik dağılımıdır ve bu dağılım masaüstü bilgisayarlardan yapılan erişimleri kapsamaktadır.)
Her iki tablodan da görülebileceği gibi haber sitelerinin trafik kaynakları arasında en önemli payı arama motoru trafiği oluşturmaktadır. İnternet medyasının okur haberciliğinden SEO haberciliğine kaymasının tek gerekçesini yukarıdaki tabloda ete kemiğe bürünmüş bir şekilde bulabilirsiniz.
Tabloyu gördükten sonra sosyal medyanın aslında haber siteleri için o kadar da önemli bir trafik kaynağı olmadığını, sosyal medya devlerinin haber sitelerine trafik göndermemek için yaptıkları algoritma oyunlarının da başarıya ulaştığını görebiliyoruz. (Bu da ayrı bir yazı konusu olacak )
Çözüm Önerileri
Hayatın düğümlendiği yer genellikle çözümlerdir, durum tespiti yapmak en kolayı olsa da aslında her problem kendi genetiğinde çözümü de barındırır ve çözüm en az durum tespiti yapmak kadar kolaydır. Yeter ki sorunun tüm tarafları çözüm istiyor olsun.
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan AA’nın haberine göre Avrupa Birliği (AB) Konseyi, telif hakları kurallarının güncellenmesi amacıyla hazırlanan düzenlemenin kabul edildiğini açıkladı. Buna göre Google gibi internet platformlarının arama sonuçlarında haberleri yayınlayabilmek için içerik üreticilerinden ücret karşılığında lisans alması gerekecek. YouTube başta olmak üzere video paylaşım platformlarının fikri mülkiyet haklarına aykırı içerikleri hızla kaldırması ve içerik sağlayanlara daha fazla ödeme yapması sağlanacak. Yukarıdaki tabloya bakarak bu haberi yorumladığımızda Google’ın ülkemizdeki haber sitelerine oldukça büyük bir bütçe aktarmak durumunda kalacağını düşünebiliriz. Ya da kötü senaryoyu düşünürsek; bu yasa Google’ın sadece belirli haber sitelerini arama sonuçlarında göstermesine neden olabilir. Bu durumda Google’da arama sonuçları görüntülenen ve telif alan dijital yayınlarla, almayan yayınlar arasındaki toplam ziyaretçi sayısı bağlamında uçurum fersah fersah büyüyecektir.
Dijital dünya için müjde niteliği taşıyan bu uygulamaya bir atıf da geçtiğimiz günlerde Journo‘da yayınlanan ve Etik Gazetecilik Ağı’nın (EJN) kurucusu Aidan White ile yapılan bir mülakatta yapılmıştı. Deneyimli gazeteci çözüm için ek vergi seçeneğini işaret ediyor: “Bu şirketleri vergi ödemeleri için zorlamamız gerekiyor! Şirketler, vergi kanunlarındaki boşluklarından faydalanarak milyarlar kazandılar. Kişisel verilerimizin sömürülmesinden elde ettikleri parayı kamuya geri vermelerini sağlayacak yeni ve daha katı kurallara ihtiyacımız var. Hatta önerim şudur: Bu şirketlerin kârlarından acilen ek kesintiler yapmalıyız.”
Dijital yayınların ücretli hale gelmesi de bir diğer seçenek fakat kağıda basılı sürümüne 1 TL veren okuyucu aynı yayının dijital sürümüne aynı meblağı vermek istemiyor. Bu algı engeli aşılabilir ve yayınlar küçük meblağlarla desteklenebilirse gelir endişesi olmayan yayınların daha nitelikli bir habercilik sunma şansı da yeşerebilir. Aksi halde reklam kıskacında yaşam mücadelesi veren yayınların Google’ın arama motoru trafiğine mahkum olması kaçınılmaz görünüyor.
Bir diğer çözüm kapısı yazılı basına can suyu olan Basın İlan Kurumu. 2018 yıl sonu itibariyle yerel basın da dahil olmak üzere gazetelere 493 milyon TL kaynak aktaran BİK, internet haberciliği için de önemli bir destek kaynağı teşkil edebilir. Belirli şartlar altında sağlanacak destekler ile internet medyasının hem daha nitelikli içerik üretmesi sağlanırken hem de nitelikli personelin istihdam edilmesinin önü açılabilir. Kamuda kullanılan onlarca teşvik ve destek modelinden herhangi biri tercih edilerek önemli ölçüde katkılar sunulabilir.
Kişisel tercihim desteklemenin doğrudan reklam yatırımı yönünde olmaması yönünde. Zira maddi kaynaklar kolaylıkla yanlış yatırımlar ile tüketilebiliyor. Desteklerin sektörü geliştirecek, istihdamı artıracak ve yayıncılık niteliklerini yükseltecek bir kurguda gerçekleşmesi gerekiyor, akla ilk gelen yöntemleri sıralayacak olursak;
- Gazetecilik ve yeni medya mezunlarını istihdam eden yayınlara maaş ve sigorta desteği
- İstihdam edilen kişinin 3 yıl çalıştırılması karşılığı hibe ekipman desteği
- Yeni istihdam edilecek personele görsel iletişim, sosyal medya ve yabancı dil eğitimi desteği
Sektöre yapılacak desteklerin baştan savma bir kaynak aktarımının ötesinde nitelikli haberciliği canlandıracak hedefli çözümler olması gerekiyor. Zira hazır gelen kaynağın çarçur edileceğini tahmin etmek için daha önce dağıtılan ekonomik teşviklerden mükemmel girişimler çıkmadığını bilmek yeterli olacaktır. Sektörün ihtiyaçları dinlenerek hazırlanacak destekleme paketleri ile 1 yıl gibi kısa bir sürede dahi hissedilir bir iyileşme olacağını ve bu filizlerin de tüm sektörü değiştireceğini düşünüyorum. Daha iyisi için bitmek bilmez bir enerji ve tüm kötü düşünceleri kenara süpürecek güçte bir iyi niyet yeterli olacaktır.