İnternetten haber okuyanlar başta olmak üzere medyanın müşterisi olan herkesin en çok şikayet ettiği konulardan biridir yalan haber ve yalan habercilik. Hatta yalan haber o kadar rahatsız edicidir ki yalan yapanların bile yalan haberden dert yandığını sıklıkla görürüz. Peki bu kadar şikayet edilirken hala yapılagelen yalan haber nedir, neden yapılır ve gerçekte yapana fayda sağlar mı?
Bu durumu daha iyi anlamak için ilk yazımızda yalan haber kavramını inceleyeceğiz, ikinci yazımızın konusu ise “En Etkili Yalan Haber Teknikleri ve Manipülasyon Sanatı” olacak. Sonrasında ise örneklerle bu toplumsal hastalığı tartışacağız.
Hukuk Bu Duruma Ne Diyor?
Konunun hukuki boyutunu ele almak için *Tülay Parlak‘ın, Türkiye Barolar Birliği Dergisi’nin 118. sayısında yayınlanan, Ulusal ve Uluslararası Yasal Düzenlemeler ile Basın Etik İlkeleri Işığında “Yalan Haber Neşri” çalışmasından yararlanacağım.
İlk sorumuzun aslında cevabı oldukça karmaşık, zira Türk Ceza Kanunu‘nda “yalan haber” gibi bir kavram bulunmuyor. Kaynak aldığımız dergiden konuya ilişkin iki satır ile durumu netleştirelim.
“İleride inceleyeceğimiz yalan habere ilişkin yapılan yasal düzenlemelerde, “yalan haber”in tanımı yapılmamıştır. ”
“YTCK’da, genel anlamada yalan haber neşretme için bir madde bulunmamakla beraber, 1962’de meydana gelen durum aynen korunmuş ve YTCK 323. madde36 ile, savaş sırasında kamuyu endişe ve heyecana sokacak veya halkın maneviyatını sarsacak veya düşman karşısında ülkenin direncini azaltacak nitelikteki yalan haberi yayan, nakleden kişiler cezalandırılabilecektir.”
Yalan haber kavramı daha açık bir şekilde Özel Hukuk kapsamında değerlendirilmiş. Finansal manipülasyonları engellemek de öncelikli amaç olarak ortaya konmuş.
İlgi çektiği ve herhangi bir yaptırımı olmadığı halde neden yalan haber yapmayasınız ki? Etik mi, o da ne? (hit/reklam eşdeğeri > etik)
Yalan Haber Neden Yapılır?
Kesin olan nokta; eğer ortada bir yalan haber varsa mutlaka ortada bir de amacın bulunduğudur. “Kasıtsız yalan” ne teoride ne de pratikte mümkün değildir. Algı yaratma, olan algıyı güçlendirme, var olan algıyı zayıflatma, algıyı çarpıtma gibi amaçlarla yalan habere başvurulmaktadır.
Yapılan yalan haberlerin önemli bir kısmı oldukça kısa sürede yalanlanabilecek kadar basit ve kurgudan uzak olmasına rağmen bu yöntem terk edilmemektedir. Sebebi ise izler kitlenin tepkisizliği ve zihinsel tembelliğidir. Zira herhangi bir haberi doğrulamak için saniyelerin yettiği (Google) günümüz dünyasında bile izler kitle haberi doğrulama zahmetine katlanmamaktadır. Manipüle edilmek bilinçli bir akıl için katlanılmaz bir zulüm olmasına karşın, bu manipülasyona katalizör olmak ve manipülasyonun taşıyıcısı olmak önemli bir kitle için de hastalıklı bir tatmin yöntemi gibi görünüyor.
Yalan haberlerin önemli bir kısmının içerik itibariyle pozitif değil negatif olduğunu görürüz. Zira insanlar övgü haberlerine itibar etme eğiliminde değildirler. Fakat kendilerini de ilgilendiren bir konuda yapılan yalan haber insanlarda endişeye neden olmaktadır. Endişe ise bulaşıcıdır ve kesinlikle yalan haberin hedef aldığı marka, kurum veya kişi olsun fark etmeksizin zarar vermektedir.
Tekzip edilse bile akılda kalan yalan haberlerdir, tekzipler değil ve ne yazık ki yalan haberler en yüksek tonda duyurulurken, tekzipler genelde karıncayı uyandırmayacak kadar düşük tonda duyurulur. Ayrıca tekzipler çok fazla kanuni metin içerir ve insanların algısının üstünde kalır.
Psikoloji ve Kitle Kültürü Bu Konuda Ne Diyor?
Olay da tam olarak burada çözüme kavuşuyor. Yazının girişinde belirtmiştik; nedensiz ve amaçsız yalan haber olmaz.
Sosyolog ve psikologların konuya ilişkin önemli teori ve deneyleri bulunuyor. Tüm bunların işaret ettiği şey ise bilinçli veya bilinçsiz, bir his taşıyan kalabalıkların nötr durumda bulunan kalabalıkları etkileme özelliklerinin olduğudur. Yapılan yalan haberlerle küçük gruplar üzerinde yaratılan endişe hissi, periyodik yayınlarla büyük kalabalıklara yayılmak istenmektedir. Zira korku ve endişeye sahip insanlar karar verirken bağımsız düşünememektedir. Kararsız kalmamak için de kalabalığın yaptığına uyarlar.
Bu duruma işaret eden Sigmund Freud “insan hissiyatı bulaşıcıdır” der . (bkz. Kitle Psikolojisi) Kanuna saygılı en sakin insanlar bile kitle psikolojisi içerisinde kan ve intikam çığlıkları atan bir insana dönüşebilmektedir. Kalabalıklar içerisinde hisler ve duygular kitle içerisindeki herkesi esir alır, eşitler, aynı davranmaya mecbur bırakır. Kahkaha atan insanların arasında bulunduğunuzda istemsiz olarak siz de (kahkaha atmasanız bile) gülümsersiniz, ağlayan, ağıt yakan insanların arasında da yine aynı davranış kalıbına uyar ciddi ve hatta hüzünlü bir hal oturur yüzünüze.
Bir diğer bilim adamı Dr.Robert B.Cialdini, İknanın Psikolojisi kitabında bu durumu “Otomatik Davranış Kalıpları” kavramıyla açıklamaktadır. Hatta kitapta da konuya ilişkin oldukça çarpıcı bir örnek kullanılmış. İtalya’da tiyatro ve gösterilerin daha renkli geçmesi için seyircilerin arasına şakşakçılar yerleştirilir ve belirlenen zamanlarda alkış koparır ve kahkaha atarlarmış ve hatta bunun bir tarifesi bile bulunurmuş.
İtalyan keşfeder de Türk geri kalır mı? Bir dönem yaşadığım Denizli, İncilipınar Mahallesi’nden bir girişimci de bu durumu fark etmiş olacak ki “Son Durak Hizmetleri” servisini müşterilerine duyurmuş. Bu nevi şahsına münhasır girişimciyle karşılaşamadığım için hala yanarım.
ABD’li sosyal psikolog Solomon Asch‘in yürüttüğü Asch deneyi de insanların aldıkları kararlarda, içerisinde bulundukları topluluklardan ne düzeyde etkilendiğini göstermeyi amaçlamıştır.
Deneyin sonuçları bize oldukça çarpıcı bir gerçeği göstermektedir. Kendi gözlerimizle gördüğümüz açık gerçekler söz konusu olduğunda bile genel kanının etkisi altında kalıyoruz. Bir de hemen doğrulayamayacağımız, bizi endişeye sürükleyebilecek baskın bir dedikodunun veya yalan haberin bizi ne kadar etkileyebileceğini düşünün!
Sonuç olarak kalabalığa hakim olan ruh halinden, kalabalığı oluşturan bireyler etkilenmektedir. Uyumlu olma baskısı kitle kültürünün genetiğinden bulunmaktadır.
Yalan haberin sosyal psikolojisini ve kültürümüze olan etkilerini de atasözlerimizde rahatlıkla görebiliriz. “Çamur at izi kalsın“, “Şüyuu vukuundan beter“(bir olayın herkesçe konuşulmasının, o olayın gerçekleşmesinden dahi kötü olduğu durumu anlatır ), “Adın çıkacağına canın çıksın“vb. gibi.
Beterin Beteri Var: Tüketici Üretimli Yalanlar
Kurumların ürettiği yalan haberler zamanla ilgili kurumun da toplumsal algısını inşa ediyor. Sürekli çarpıtma ve yalan habere devam eden yayınların etkileri azalıyor, haberleri sorgulanıyor. (Tüm yalan haberlerine rağmen kamuoyunu etkileyen itibarlı yalancılar da yok değil.) Fakat sosyal medyada durum biraz daha farklı.
Firma itibarı konusunda önemli bir artı değer olan kullanıcı taraflı içerik, söz konusu yalan haber içeriği olduğunda kocaman bir eksiye dönüşebiliyor. Bu durumun en çarpıcı örneklerini sosyal medyada gözlemleyebilirsiniz. Ne yazık ki sosyal medyada genel geçer referans değerler olmadığından durum çok daha iç karartıcı düzeylere ulaşabiliyor. Yalan ne kadar ürkütücü, ne kadar kanlı ise gördüğü itibar bir o kadar büyük oluyor. Daha da kötüsü bu yalan kendine taraftarlar da buluyor. Yalan haber konusunda bilinçli olmasını bekleyeceğiniz “eğitimli” kişiler bile kitle kültürünün etkisi altında akıl süzgecini bir kenara bırakıp bu yalanların gönüllü taşıyıcısı olabiliyorlar.
Çare’sizsiniz!
Peki tüm bu manipülasyonlar karşısında çaresiz miyiz? Eğer birey olarak doğru bilgiye erişim konusundaki sorumluluğumuzu yerine getirmeyip, yalan/doğru ayrımı yapmadan işimize gelen her haberin taşıyıcısı, işimize gelmeyen her haberin de yalanlayıcısı olacaksak kesinlikle çaresisiz.
Aklımızı işleterek karşımıza çıkan her haberin doğrulunu sorguladığımız, yalan habere tepki gösterdiğimiz, ister bize yakın isterse de karşıt görüşte olsun yalnızca gerçeğin peşinde olduğumuz zaman, işte o zaman çare’sizsiniz.
Tüm bu bilgiler ışığında rahatlıkla söyleyebiliriz; ne yazık ki yalan haberler kitleler üzerine etkili ve işe yarıyor. Çığırından çıkmış tüm kitlesel eylemler bunun en çarpıcı ispatıdır.
Yakın Tarihten Örnekler
Yalan haber ve medya manipülasyonu konusunda uzmanlaşan Amerikan medyası ders niteliğinde örneklerle doludur. En çarpıcı örnekler Körfez Savaşı sırasında sergilenmiştir.
Sonrasında ise akla gelen en büyük yalan haber Irak’ın, oğul Bush zamanında işgaline zemin hazırlamak için ortaya atılan “Irak’ta kimyasal silah olduğu” yalanıdır. Bu yalan haberlerin öncesinde savaşa yönelik oldukça düşük seyreden kamuoyu desteği, yalan haberlerin yarattığı korku nedeniyle artmıştı.
Görüldüğü gibi yalan haberler o kadar da karmaşık ve doğrulanamaz bilgilerden oluşmuyor. Basit, vahşi, çarpıcı ve tetikleyici olması yeterli, ne yazık ki savaş için kamuoyu oluşturulmasında da bu yalanlar işe yaramıştı. Haberlerin yalan olduğu ortaya çıktığında ise Irak’ta taş üstünde taş kalmamıştı.
Aslında ABD’de tüm bu hileler gizleyerek de yapılmıyor. Hollywood’daki bazı sorumluluk sahibi yönetmenler, medyanın nasıl işlediğine dair oldukça etkileyici yapımlar da ortaya koydular. Belki de en anlamlılarından biri de Başkanın Adamları/Wag The Dog filmiydi.
Amerikan başkanlık seçimlerine iki hafta kalmıştır… İsmi verilmeyen Amerikan başkanı, odasında küçük yaştaki bir kızla arasında geçenler nedeniyle büyük sansasyonlara neden olmuş, yeniden seçilebilme şansını sıfıra indirmiştir. Olaylar geniş çevrelerce duyulmadan önce önlem almak isteyen Beyaz Saray halkın dikkatini başka bir yöne çevirmek için medya cambazı Conrad Brean’ı görevlendirir. Halkın ve medyanın dikkatini dağıtma konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip olan Brean, sahte bir savaş haberi çıkaracak, ardından gelen destekleyici sahte haberlerle de tüm ülkeyi gerçekte var olmayan bir savaşa inandıracaktır. (Beyaz Perde)
İlk yazımızda yalan haberlerin neden yapıldığının ve gerçekten işe yarayıp yaramadığının cevabını bulmaya çalıştık, ikinci yazının konusu ise En Etkili Yalan Haber Üretme Teknikleri olacak.
David Eagleman, Incognito kitabında beynimiz için; “gerçeklik, beyin tarafından pasif biçimde kaydedilmek yerine, aktif biçimde beyin tarafından inşa edilir” diyor, bu cümleye ek yaparak şöyle diyebiliriz; medya sadece gerçeği duyurmak değil, gerçeğimizi yaratmak veya kendi gerçeğini dayatmak istiyor.
Kaynak
- http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2015-118-1476
View Comments (0)