Geçtiğimiz haftalarda medyaya dair iki önemli rapor açıklandı. İlki Türkiye İstatistik Kurumu’nun Yazılı Medya İstatistikleri 2016 raporu, ikincisi ise Reuters Digital News Report 2017.
Raporların işaret ettiği en önemli bilgiyi okumayı sevmeyen gözleri yormamak için hemen vereyim. Yazılı basın gerçekten bir erime trendine girdi fakat, bu durum sonun başlangıcı olabileceği gibi fırsata dönüştürülebilecek bir kriz de olabilir. Dijital de ise durumlar çok farklı, umut dolu bir bahar geldi ve kuşlar ötüyor, ibre açık bir şekilde dijitalden yana. Fakat bu rehavet de dijitali Ağustos böceği ikilemine sokmuş durumda. Çaba sarf etmeden arama motoru için mi haber yapalım, yoksa nitelikli içerik ile hem bilgi verelim hem de hak ettiğimiz vaat edilmiş tahtımızın hakkını mı verelim? Bu soruların cevabı dijitalin geleceğini belirleyecek.
Gel gelelim son dönemde çiğneye çiğneye eskittiğimiz sakıza: yazılı basın eriyor mu? Evet istatistiklere bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki yazılı basın iyiden iyiye eriyor. Tabi bu erimeyi tek nedene bağlamak durumu anlamayı imkansız hale getirecektir. Nedenler listesinde boğulmak da bizi aynı etkiye götüreceğinden ben durumu 3 ana etkene bağlamayı tercih ettim.
- Ekonomik nedenler ve maliyet baskısı
- Okuyucu davranışının ve talebinin değişmesi
- Sosyal ve siyasi kamplaşma
Listede etki edebileceğimiz ve değiştirebileceğimiz maddeyi öncelememiz gerekiyor, bu maddenin numarası ise 2.
Okuyucu Davranışının ve Talebinin Değişmesi
İnsanların internete her yerden erişebilmesi, dahası artık her şeye internetten erişmek istemesi yazılı yayınları tehdit eden en önemli etken. Kullanıcı davranışı açısından bu yönde oldukça büyük bir değişim yaşanıyor. (Davranış düzeyinde) Kitlesel değişimlerle mücadele etmenin gerçekten çok zor olduğunu ve genellikle bu mücadelenin de kaybedilmeye mahkum olduğunu net bir şekilde biliyoruz. Zira suyun akışına karşı durmak sadece barajların güç yetirebildiği bir şey, biz ise daha çok suya yön veren dümen gibi davranmalı ve dijital çağ insanının davranış değişikliklerine uygun refleksler geliştirerek suya yön vermeye çabalamalıyız. Dijital medya bu (dinamik yapısı) nedenle güçlü ve geleneksel medya karşısında güçlenmeye de devam edecek.
Durumu kelimeler değil sayılarla ifadelendirmek isteyenler için de ilgili araştırmalara göz atmakta fayda var. İlk araştırma TUİK’ten ve yazılı basın hakkında hiç de iyi şeyler söylemiyor.
TUİK Raporuna Göre Yazılı Basın %20 Eridi
TUİK’in yayınladığı rapora göre yazılı basının tirajı 2015 yılına oranla 2016 yılında %20 azaldı. Ülkemizde 2016 yılında yayımlanan gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 1 milyar 705 milyon 225 bin olup, bunun %94,1’ini gazeteler oluşturdu.
Gazete ve dergi sayısı, 2016 yılında 2015 yılına göre %7,9 azalarak 6 bin 265 oldu. Bu yayınların %59,7’sini dergiler oluşturdu.
- Gazetelerin %90,7’si yerel yayın yaptı
- Dergilerin %23,8’i aylık yayımlandı
- Gazetelerin %86,9’u siyasi/haber/güncel içerikli yayın yaptı
- Gazetelerin %12,8’i ek verdi
Yazılı yayınlar konjonktürel zorluklarla mücadele ederken aynı zamanda siyasi kamplaşmanın da ön cepheleri konumuna gelince, sadece haber okumak ve bilgilenmek isteyen kitle tarafından terk edilmeye başlandı. Bu durumun en net ifadesine de Reuters Digital News Report 2017’de yer verilmiş.
(Okuyucunun bu tepkisel tavrı sadece yazılıya veya dijitale özel değil, rapordaki bu veri haber verme üslubundaki/yöntemindeki sorunların okuyucuda yarattığı olumsuz algıyı ifade etmesi açısından oldukça değerli.)
Türk okuyucusu haberden kaçıyor, peki neden?
- Moduma negatif etkisi olabiliyor
- Haberlere güvenemiyorum
- Konu hakkında bir şey yapabileceğimi hissetmiyorum.
- Şiddet/cinsellik içeren görüntüler beni sinirlendiriyor
- Haberler kaçınmak istediğim tartışmalara yol açıyor.
- Daha önemli şeylere konsantre olmamı engelliyor.
- Çok fazla zamanımı tüketiyor.
Halihazırda internet haberciliği nedeniyle dijitalin eskittiği haberleri yayınlamak durumunda kalan geleneksel yayınlar, güçlü yanları olan nitelikli ve entelektüel yorum kapasitesini de kaybetmeye yüz tuttuğu için okur kitlesini daha optimal bir yayın politikası izleyen dijital mecralara kaptırıyor. Bu süreçte birkaç yayının ayakta kalıp diğerlerinin dijital sürümleriyle yola devam edeceğini düşünüyorum. Önemli olan ayakta kalanların nitelikleri nedeniyle mi yoksa yarattıkları kamplaşma nedeniyle ayakta kaldığı olacak.
Reuters Digital News Report 2017
Reuters’in her yıl yayınladığı dijital haber raporunun yorumdan arındırılmış verilerine göz attığımızda dijital medya adına net bir tablo ortaya koyabiliyoruz. Raporun belki de en çarpıcı verisi; Türk okuru güvenmese de haberi artık dijital mecralardan almayı tercih ediyor diyebiliriz.
Türkiye’de internet kullanıcıları haberi öncelikli olarak Facebook’tan (%54) alıyor. Facebook‘u sırasıyla Youtube %32, Twitter %25, WhatsApp %25 ve Instagram %17 olarak takip ediyor.
Dijital Medya Büyüdükçe Güvensizlik Artıyor
Korkutucu bir şakaya hazırlıksız yakalanan dalgın arkadaş misali hepimiz dijital trendlere hazırlıksız yakalandık. Süreç içerisinde ihtiyaçlara göre şekillenmesi gereken kullanım alışkanlıkları tepeden inmeci zorlamalarla veya ABD’deki örneklerden intihallerle oluşmaya başladı. Bu nedenle trendin yazılı basından dijital basına doğru kayması yeni yeni sorunları da hayatımızın içerisine sürükledi. Dijital büyüyor buna şüphe yok, fakat bizlere vaat ettiği gibi toplumların sesi oluyor mu, nitelikli sivil inisiyatifleri kamuya kazandırıyor mu, kamuoyu tesis edilirken medya kartellerinin borazanından çıkmış mesajlardan halkı koruyor mu? Cennette mi yaşıyoruz, tabi ki hayır!
Sinemizde yeşeren bu sorulara cevap teşkil edebilecek neredeyse tüm araştırmalar ortaya koyuyor ki; dijital medya, geleneksel medya karşısında büyüdüğü oranda yozlaşıyor ve yalan haberciliğin merkezi konumuna dönüşüyor. (Yukarıdaki tweette görüldüğü gibi) Günden güne okuyucunun hem habere, hem haberciye hem de haber kuruluşlarına olan güveni soluyor. Reuters Digital News Report 2017’de gördüğümüz bir veri bu gerçeği yüzümüze çarpıyor.
Rapora göre okuyucuların %40’ı genel olarak haberlere güveniyor. Kendi seçtiği yayın organına (amiyane tabirle kendi yandaşı) olan güven ise sadece %46. Bu veriden alınacak, hatta alınması gereken büyük dersler var. Bilgilenmek adına bir yayın organını seçiyorsunuz ve ne yazık ki burada yayınlanan haberlere de tam anlamıyla güvenmiyorsunuz.
Dijital ekosistemde güvensizlik iklimi o kadar hakim ki fırtınalı günlerden korunmak için yeni yeni araçlar belirmeye başladı: Haber doğrulama siteleri. Önceleri haberleri okur ve üzerine bir tavır bina ederdik. Şimdilerde binamızın çökmemesi için öncelikle okuduğumuz haberi doğrulamamız gerekebiliyor.
Güvensizliğin Sonucu: Haber Doğrulama Siteleri
Sosyal medya servisleri yalan haberin yaratıcısı olmasalar bile en önemli taşıyıcıları konumundaydı. Legal, illegal fark etmeksizin açılan her türlü hesaba Ahfeşin keçisi gibi baş sallayan sosyal medya devleri, yalan habercilik şeytan olarak kabul edildikten sonra Ahfeşin keçisini, günah keçisi ilan edip bir bir uçurumdan atmaya başladılar. Sosyal medyada moda, yalan haber taşıyan fake ve bot hesapları kapatmaktı. Bu moda haber doğrulama siteleri şeklinde haberciliğe de yansıdı.
Ülkemizdeki haber doğrulama ve yalan habercilik denklemi o kadar karmaşık ki muhtemelen Ramanujan görmüş olsa pes eder ve arkasına dahi bakmadan kaçardı. Zira yalan haber üretme ihtiyacı hisseden her cemiyetin bir yalan haber sitesi, bir de yalan haber avcılığı yapan haber doğrulama sitesi bulunuyor. Gerçekten izaha muhtaç bir denklem.
Muhtemelen dijital habercilik kerameti kendinden menkul olmasa da ilerleyen yıllarda büyümeye devam edecek, durum onu gösteriyor ki büyüyen bedenle birlikte yalan habercilik ve etkileri de büyüyecek. Bu etkiyle mücadele etme iddiasıyla öne çıkan iki önemli haber doğrulama servisi bulunuyor, muhtemelen yeterince steril bir haber okuma deneyimi için her iki servisi de okuma ihtiyacı hissedeceksiniz, zira tekini okuduğunuzda yanılma ihtimaliniz bir köşede sizi bekliyor olacak.
Son tahlilde; bir yanlışı yapan kişi sayısı ne kadar çoğalırsa, o yanlış aynı oranda meşrulaşmaya başlıyor. İnsanoğlunun böyle anlaşılması güç bir yanı var. İnternet okuyucusu yalan haber örneklerine o kadar çok rastlıyor ki, bilinç açısından olmasa da algısında yalan haber meşrulaşmaya başlıyor. Bu nedenle de ne gibi zararlara gebe olduğunu ifade etmekte zaman zaman zorlanabiliyoruz. Tek kelime ile ifade etmek gerekirse yalan habercilik; kitle davranışı sergileyen “*birey kitleleri” oluşturması yönüyle tehlikelidir ve bu yöntemi kullanan sosyal medya ve dijital medya servisleri oldukça güçlü bir yozlaştırıcı etkiye sahiptir. Yozlaşmaya karşı verebileceğimiz en güçlü cevap ise yalan haberciliğin, hayatımızın normalleri arasında yerini almaması için mücadeleye devam etmek olacaktır.
*Birey Kitleleri garip bir kavram gibi görünebilir fakat mevcut durumu oldukça net bir şekilde ifade ediyor. Tanımlamak istersek; insanlar sosyal medyaya “birey” olarak katılıyorlar fakat fiziksel olarak yan yana olmadıkları insanlarla girdiklerin etkileşimin sonucunda kitle içerisindeki bir birey gibi davranmaya başlıyorlar. Fiziksel anlamda birey olsalar da, davranış açısından kitlenin içerisindeki bir birey gibi davranma eğilimi beliriyor. Kitle bireyinin özelliklerini daha önce Freud’un Kitle Psikolojisi kitabında görmüştük:
Buna göre, kitle bireyinin ana özellikleri şunlardır; bilinçli kişiliğin kaybolarak bilinçsiz kişiliğin egemenliği ele geçirişi, duygu ve düşüncelerin telkin ve bulaşım sonucu aynı yöne yönelişi, telkinle alınan direktifleri vakit geçirmeden gerçekleştirme eğilimi, yani bireyin artık kendisi olmaktan çıkıp istem gücünden yoksun bir otomat durumuna girişi.
İnsanları, gerçekte var olmayan bilgiler ve olaylarla kışkırtarak bilinçsizliğe mahkum etmek ve bilinçsizleşen kitleyi kurgulanan amaca göre birilerinin üzerine sevk etmek yalan haberin nihai amacıdır. Kanmak veya kanmamak tamamen bizim elimizde…